Yazılarını düzenli olarak takip ettiğim sevgili Uzay Gökerman’ın ilk kitabı “Adalar ve Kıtalar” Nisan aydında, nihayet, edebiyat dünyasına adım attı.
Uzay Gökerman’ı çok yönlü bir yazar olarak gördüğümden; kitabı elimde olması gerektiğini düşündüğüm, inandığım, özel kalemlerden biridir.
Kendisi çok değerli bir sürpriz yaptı.
Düşünün ki bloglarını beğenerek takip ettiğiniz bir yazarın, günün birinde elinize kitabı geçiyor, sizce bu karşılaşma nasıl bir duygu? Bence çok hoş...
Ayrıca bu hayalden (sanaldan) gerçeğe, somuda, varoluş imaresi gibi.
Umarım böylesi bir mutluluğun tüm edebiyatseverler ve ben gibi kitap çıkarmak isteyenlere umutlu bir yol olur, yol gösterir.
Gelelim kitaba; Adalar ve Kıtalara...
Kitapta 14 öykü var. Her öykü kendi içsel dünyasında yolculuk babında okura seyir eğliyor. Hep bir arayış var, beklenmedik anda gelişen, izleklerle karşılaşmalar var… Ama illa da kelimelerden sızan, öz bir “yalnızlık” var.
Bazı öykülerin yansıması, bir cümleden türemiştir. Bazen içindeki eylemliliktir yola çıkılan; mektup, mesaj, mail gibi…
Kitabın içeriğinde geçmişin izinden arta kalana düşsel bir yolculuk vardır. Nedense o an'lar bile geriye dönüktür.
Adalar özgürlüktür, bağımsızdır, kadındır.
Adalardan kıtalara ulaşmaksa yolculuktur, buluşmadır. Sonrasına kalan yalnızlıktır…
Uzay Gökerman, Adalar’ı özgürlük, Kıtalarıysa ilişkilerin kendisi olarak ifadelendirmiş…
Aynı zamanda bu cümlede fark edemediğim daha derin izleri de.
Birçok birikim, geri dönüş; bu düşsel yolculuğa yapılan gezinti, çocuksu bir sohbet içinde kendini hissettirir. Bir dostla, bir sevgiliyle konuşur gibi anlatımdaki sıcaklığı sizi kendine çeker.
Birkaç öyküsünde muhacir karakter üzerinde ki ağırlık, bize dnası bir yakınlık/ilgi hissettiriyor…
“Ab Alemi Dargın’ın yeri” adlı öyküsü çok daha iyi işlenebilirdi.
Benim favori öykülerimse:
- Sessizlik, yalnızlık keşfedildikten sonra fark edilir…
- Belki üstümüzden ay geçer…
- Sana verdiği “tek şey” her an gidecekmiş hissidir”… Küçük bir alıntı: “bütün sevgilerdeki giz, yaşanamayan anlardaki duyguların karşılıksız yoğunluğunda saklıdır”
- Hokka takımı ve
- “Bitirilmeyecek başlangıçlar” yapmayacaksın, oldu.
Tüm hikâyelerin kendine özgü, kendi içinde bütünlüğü, anlatımı olan güzel bir kitaptı.
Sevgili Uzay Gökerman’ın yazı dilini her zaman beğenmişimdir. Bu noktada ekleyecek bir şey bulamıyorum…
İlk hikâye kitabı olmasına özgü, telaşsı bir his vardır. İçsel yolculuktaki deneyimlemek, farkındalık kelimeleri ise fazla göze çarpmıştır.
Benim anladığım farkındalık da; farkında olarak yani bilişsel ve düşsel dünyanın o an’ını yaşamaktır…
Oysa biz düşsel yolculuktaki izlere dalarız.
Yürek ister, cesaret ister, gönül ister...
Uzay Gökerman işte bunu “adalar ve kıtalar” kitabında yaptı, tüm bunları birleştirdi. Biz okurlarıyla buluşturdu.
Her zaman sevgiyle, ilgiyle, zevkle takip edeceğim bir yazar.
Umarım, satış olayında olası bir kırıklık yüreğini üşütmez, yoluna daha nice kitaplarıyla devam eder…
Ruksan İLDAN
Uzay Gökerman’ı çok yönlü bir yazar olarak gördüğümden; kitabı elimde olması gerektiğini düşündüğüm, inandığım, özel kalemlerden biridir.
Kendisi çok değerli bir sürpriz yaptı.
Düşünün ki bloglarını beğenerek takip ettiğiniz bir yazarın, günün birinde elinize kitabı geçiyor, sizce bu karşılaşma nasıl bir duygu? Bence çok hoş...
Ayrıca bu hayalden (sanaldan) gerçeğe, somuda, varoluş imaresi gibi.
Umarım böylesi bir mutluluğun tüm edebiyatseverler ve ben gibi kitap çıkarmak isteyenlere umutlu bir yol olur, yol gösterir.
Gelelim kitaba; Adalar ve Kıtalara...
Kitapta 14 öykü var. Her öykü kendi içsel dünyasında yolculuk babında okura seyir eğliyor. Hep bir arayış var, beklenmedik anda gelişen, izleklerle karşılaşmalar var… Ama illa da kelimelerden sızan, öz bir “yalnızlık” var.
Bazı öykülerin yansıması, bir cümleden türemiştir. Bazen içindeki eylemliliktir yola çıkılan; mektup, mesaj, mail gibi…
Kitabın içeriğinde geçmişin izinden arta kalana düşsel bir yolculuk vardır. Nedense o an'lar bile geriye dönüktür.
Adalar özgürlüktür, bağımsızdır, kadındır.
Adalardan kıtalara ulaşmaksa yolculuktur, buluşmadır. Sonrasına kalan yalnızlıktır…
Uzay Gökerman, Adalar’ı özgürlük, Kıtalarıysa ilişkilerin kendisi olarak ifadelendirmiş…
Aynı zamanda bu cümlede fark edemediğim daha derin izleri de.
Birçok birikim, geri dönüş; bu düşsel yolculuğa yapılan gezinti, çocuksu bir sohbet içinde kendini hissettirir. Bir dostla, bir sevgiliyle konuşur gibi anlatımdaki sıcaklığı sizi kendine çeker.
Birkaç öyküsünde muhacir karakter üzerinde ki ağırlık, bize dnası bir yakınlık/ilgi hissettiriyor…
“Ab Alemi Dargın’ın yeri” adlı öyküsü çok daha iyi işlenebilirdi.
Benim favori öykülerimse:
- Sessizlik, yalnızlık keşfedildikten sonra fark edilir…
- Belki üstümüzden ay geçer…
- Sana verdiği “tek şey” her an gidecekmiş hissidir”… Küçük bir alıntı: “bütün sevgilerdeki giz, yaşanamayan anlardaki duyguların karşılıksız yoğunluğunda saklıdır”
- Hokka takımı ve
- “Bitirilmeyecek başlangıçlar” yapmayacaksın, oldu.
Tüm hikâyelerin kendine özgü, kendi içinde bütünlüğü, anlatımı olan güzel bir kitaptı.
Sevgili Uzay Gökerman’ın yazı dilini her zaman beğenmişimdir. Bu noktada ekleyecek bir şey bulamıyorum…
İlk hikâye kitabı olmasına özgü, telaşsı bir his vardır. İçsel yolculuktaki deneyimlemek, farkındalık kelimeleri ise fazla göze çarpmıştır.
Benim anladığım farkındalık da; farkında olarak yani bilişsel ve düşsel dünyanın o an’ını yaşamaktır…
Oysa biz düşsel yolculuktaki izlere dalarız.
Yürek ister, cesaret ister, gönül ister...
Uzay Gökerman işte bunu “adalar ve kıtalar” kitabında yaptı, tüm bunları birleştirdi. Biz okurlarıyla buluşturdu.
Her zaman sevgiyle, ilgiyle, zevkle takip edeceğim bir yazar.
Umarım, satış olayında olası bir kırıklık yüreğini üşütmez, yoluna daha nice kitaplarıyla devam eder…
Ruksan İLDAN
Yazı Milliyet Gazetesi Blog sayfalarından alınmıştır.